Realist Bakış: Hayal Kırıklığından Umuda
Bazı anlar vardır, yaşamın size sunduğu gerçeklik öyle bir tokat atar ki, o anı bir daha asla unutamazsınız. Her şeyin iyi gitmesini umarak başlarsınız, ama sonunda “gerçekçilik” diye bir şeyin farkına varırsınız. Kayseri’nin gri sokaklarında, o gün yaşadığım bir olayla gerçekçiliğin, yani realist bakışın ne demek olduğunu anlamıştım. Belki de birçoğumuzun hayatında, bir şeyler ya da birileri hayallerimizin tam tersini gösterdiğinde, bu olayı ne kadar içten yaşadığımı hissedersiniz.
Sabahın Sessizliği ve Bir Telefonun Sesini Beklemek
Kayseri’de sabahları, sanki dünya biraz daha sakinmiş gibi gelir. Sabahın ilk ışıkları, şehri sarmadan önce, her şeyin yavaşladığını hissedersiniz. Bu sabah ise her şey farklıydı. Erken uyanmıştım, belki de uykusuzluk yüzündendi. Ama birden telefonum çaldı. Uzun zamandır beklediğim bir telefondu; bir iş görüşmesinden gelmesi gereken bir haber. Kalbim hızlıca çarpmaya başladı. Hızla telefonumu açtım. Hayatımın fırsatı, belki de bir dönüm noktasıydı bu görüşme.
Ama telefonu açmamla birlikte, her şeyin bir hayal kırıklığına dönüştüğünü fark ettim. Karşımdaki kişi, kuralların ne kadar sert olduğunu anlatmaya başlamıştı. Bu kadar çaba, bu kadar umut, bir telefonda sona eriyordu. Bu da ne demekti? Realist bakış! İşte hayatın gerçekliği, duygularınızı anında yere serebilen bir şey. “Daha fazla deneyim gerekir,” dedi. “Şansınızı bir daha deneyin,” dedi. Ve telefon kapandı.
Realist Bakış: Hayallerim Yıkıldı
O an ne hissettim? Hem çok üzüldüm, hem de bir şekilde huzur buldum. Çünkü gerçekçiliği kabul etmek zor olsa da, kabul etmeden ilerlemenin anlamı yoktu. “Bu kadar emek, bu kadar heyecan, hiçbir işe yaramayacak mı?” diye düşündüm. Ama bir yandan, “Hayır, ben buradayım, bu hayatın gerçekleriyle yüzleşmek zorundayım” dedim kendi kendime. Zihnimdeki hayallerin her biri sanki birer balon gibi patladı.
Realist bakış dediğimiz şey işte tam olarak buydu. Olayların gerçek yüzünü görmek, duygularla değil, mantıkla hareket etmek. Hayal kırıklığı yaşadığında, bir şeyi görmek değil de, onu olduğu gibi kabul etmek. Evet, bu başta zorlu bir deneyim olabilir, ama sonunda neye yol açtığını düşününce, biraz huzurlu oldum. Gerçeklik öyle sert olabilir ki, bazı şeylerin sadece zamanla değişeceğini kabullenmek gerekir.
Günün Sonunda Umut
Günün geri kalanında, şehrin sesleri arasında yürürken, bu sefer biraz farklı bir ruh halindeydim. Gerçekten ne hissettiğimi ve nereye gitmek istediğimi anladım. Gerçekçi olmak, hayallerle yaşamak ve olgunlaşmak arasındaki dengeyi bulmak demekti. Yalnızca realist bakışla hayatını sürdürmek, bir şeylerin eksik olması anlamına gelir. Ama sadece hayallerle yaşamak da, bir o kadar yıkıcı olabilir.
Kayseri’nin karanlık sokaklarında yürürken, telefonumda bir mesaj aldım. Aynı görüşmeden bir başka teklifle, bir fırsatla ilgiliydi. Bu sefer heyecanım, korkularımın önündeydi. Belki de gerçekten olan şey, aslında korkularımızdan kaçmak değil, onları yüzleşmekti. Realist bakış, sadece o anın gerçeğini kabul etmek değil, gelecekteki olasılıkları da görebilmekti.
Hayatın Gerçekleriyle Yüzleşmek
Gerçekçi olmak, her zaman kolay bir şey değildir. Hepimiz yaşamımızda, daha önce “hayallerimdeki gibi bir hayat” diye düşündüğümüz şeylere ulaşmak isteriz. Ancak, hayatta karşılaştığımız olaylar çoğu zaman beklediğimiz gibi olmuyor. Ve işte bu noktada, realist bakış devreye giriyor. Olayları olduğunca objektif görmek, hayal kırıklıklarını kabul edebilmek, duygusal olarak zayıflamamak… Bütün bunlar, insanın kendi hayatıyla barışması için gereklidir.
Ama bir şeyi de unutmamak lazım: Realist bakış, sadece yaşadığımız duyguların, anlık hüsranların bir yansıması değildir. Gerçekçi olmak, aslında sonrasında toparlanabilmeyi, geleceğe umutla bakabilmeyi de gerektirir. Realist bakış, sadece o anki hayal kırıklığından değil, o hayal kırıklığıyla nasıl başa çıkılacağından da sorumludur.
Beni belki de en çok etkileyen şey, yaşadığım bu duygunun farkına varmam ve bunu nasıl yöneteceğimi öğrenmemdi. Realist bakış, hayatta gerçekten ne olduğunu anlamak ve buna göre ilerlemek demekti. Bu yüzden, o telefondan sonra sadece “hayatın gerçekleri” üzerine düşünmedim, aynı zamanda hayatımın bir sonraki fırsatına da hazır olduğumu fark ettim.
Şu an, Kayseri’nin o aynı gri sokaklarında bir adım daha atarken, bir yandan da düşünüyorum: Gerçekçi olmak, insanı sadece hayal kırıklığına uğratır mı? Yoksa aslında tüm acıları ve zaferleri daha net bir şekilde görmek mi sağlar?